"Allah için sevmek" ifadesinin canlý bir tablosunu resmeden bu hadis, müminleri kardeþ ilan eden (Hucurât, 49/10.) ve onlarýbir birlerinin dostlarý olarak niteleyen (Tevbe, 9/71.) Cenab-ý Hakk’ýn beyanýyla tam bir paralellik arz etmektedir. Hadiste de ifade edildiði gibi Allah için sevmek, hiçbir karþýlýk ve çýkar beklemeden sevmektir. Bunun için de kardeþ olmak yeterlidir. Bu kardeþlik sadece nesep kardeþliðini deðil, ondan daha kapsamlý ve hatta daha öncelikli olan din kardeþliðini de içerir. Onun için Cenab-ýHak, “Müminler ancak kardeþtirler. Öyleyse kardeþlerinizin arasýný düzeltin. Allah’a karþý gelmekten sakýnýn ki merhamet olunasýnýz.”(Hucurât 49/10.) buyurmuþtur. Öncelikle müminler arasýnda olmasý gereken bu kardeþliðin, karþýlýklý iyi iliþkiler sayesinde bütün insanlýðý kapsayacak bir çerçeveye ulaþmasýna engel bir durum da yoktur. Nasýl ki peygamberlerin davetine muhatap bütün bir insanlýk içinden bu davete icabet edenler birbirlerinindin kardeþleri iseler, davete muhatap olan geri kalan kesim de bu kardeþliðe aday olanlardýr. Alemlere rahmet olarak gönderilen sevgili Peygamberimizin merhamet kanatlarý nasýl bütün bir insanlýðý kuþatacak geniþlikte ise, onun ümmeti olan bizlerin de, insan olarak kapýmýzý çalan herkese açabileceðimiz bir gönlümüz olmalýdýr.
Ýlgili ayet ve hadislerde özellikle mü’minlerin kardeþliðine yapýlan vurgu, kardeþliðin doðal sýnýrýnýn burasý olduðunu göstermekte, bunu daha da daraltan yaklaþýmlarýn makbul olmadýðýna iþaret etmektedir. Daha açýk ifadeyle, birbirlerini “ihvan” (kardeþ) kabul eden ve mü’minlerin birbirlerine karþý görev ve sorumluluklarýný, çizdikleri dar çerçeve içindekilerle sýnýrlandýran veya bu konuda önceliði onlara veren oluþumlar, Allah ve Rasûlü’nün muradýna uygun bir kardeþlik sergilemiþ olmamaktadýrlar. Halbuki Kur’an ve sünnet bize, her türlü mezhebin, meþrebin, cemaatin, tarikatin, partinin ve örgütün ötesinde ve üstünde bir din kardeþliðini tavsiye etmektedir. Bu kardeþlikte, muhtaca yardým edilirken, grup üyesini öncelemek yoktur. Bu kardeþlikte, sevinç ve keder paylaþýlýrken bizden olan ve olmayan ayrýmý yoktur. Düþünce, görüþ ve yorum farklýlýðý, imanýn gereði olan bu kardeþliðin önüne geçecek ve onu zedeleyecek gerekçeler deðildir.
Ýslamýn ilk asrýndan baþlayarak, yüz yýllar boyu devam eden ve ayný Allah’a, Kitab’a, Peygambere inandýðý halde, siyasî, itikâdî, fikrî birçok sebeple, birbirlerini tekfir eden, canýna malýna kast eden, kanýný heder, malýný helal sayýp, çoluðunu çocuðunu esir almayý caiz gören fasid anlayýþ, ne yazýk ki, iman kardeþliðini yeterli saymayýp, gizli amaçlarýný gerçekleþtirmek için dini kullanarak baþkalarýný ötekileþtirmeyi ve dýþlamayý çýkarlarýna uygun gören tekelci yaklaþýmýn bir sonucudur. Bugün de Ýslam coðrafyasýnýn birçok yerinde, çeþitli gerekçelerle birbirleriyle çatýþan müslüman gruplarýn baþ sloganý, kendi Ýslam anlayýþlarýnýn iyi ve doðru, diðerlerinin yanlýþ olduðu iddiasýdýr. Bu iddianýn bir adým ötesi tekfir, yani karþýdakini müslüman saymamaktýr. Aslýnda onlar da müslüman olsa,ya da kendileri gibi iyi müslüman olsalar hemen kardeþ olabileceklerdir.(!) Ne var ki kendilerinden kaynaklanmayan sebeplerle bu kardeþlik gerçekleþmemektedir. Ýþte þeytanýn verdiði bu vesveseler, tarih boyunca olduðu gibi bugün de müslümanlarý aldatmaya devam etmektedir.
Rahman ve Rahîm olan Allah’ýn, rahmet elçisiyle insanlýða gönderdiði bu evrensel dini, dar bakýþ açýlarý, tekelci ve hizipçi yaklaþýmlarla baþkalarýna teblið etmenin olumlu sonuç doðurmayacaðý açýktýr. Kur'an ve sünnetin evrensel ilkeleri yerine, kiþisel dindarlýk algýlarý, sübjektif yorum ve deðerlendirmeler, baðlýlarýný diðer mü’minler den ayýran sembol ve iþaretlerle grup kimliklerini korumaya özen gösteren insanlar, “din”e davet ederken, bir bakýma “kendi”lerine davet ettikleri kimseler yoluyla bu kýsýr döngüyü sürekli üretmektedirler. Dolayýsýyla, kendilerine ihvan olan bu küçük oluþumlar, Ýslam ümmetinin evrensel kardeþliði bir yana, yaþadýklarý toplumda bile kardeþliðin gereðini yerine getirememektedirler.
Burada yorumlamaya çalýþtýðýmýz hadis, gerçek kardeþliðin ancak karþýlýksýz sevgiyle, diðer bir ifadeyle Allah için sevmekle mümkün olabileceðini belirtmektedir. Bu karþýlýk her zaman maddi olmak zorunda deðildir. Onun için, karþýlýksýz sevgide, mesela, karþýmýzdakini, bizim gibi düþünen, bizim gibi anlayan, bizim gibi yapan, bizim gibi yaþayan biri olduðu takdirde sevmek ve kardeþ kabul etmek gibi bir anlayýþýn yeri yoktur. Mümin olduðunu bildiðimiz kimselerin özel hayatýna karýþmak, günah ve sevaplarýnýn çetelesini tutmak yoktur. Sadece, kardeþlik hukukundan kaynaklanan iyiliði tavsiye ve kötülükten sakýndýrma görevi vardýr.(Tevbe, 9/71.) Bu kardeþlikte, kimin iyi müslüman olup olmadýðýný yargýlamak yerine, herkesin hesabýný Allah’a havale etmek vardýr. Bu kardeþlikte, sevgimizi sevdiðimiz kiþiye izhar etmek vardýr. (Ebu Davud, Edeb, 122.)Bu kardeþlikte, iyilik ve takvada yardýmlaþma, kötülük ve düþmanlýkta yardýmlaþmama vardýr. (Mâide, 5/2.) Bu kardeþlikte zulüm ve kötülük yok, yardýmlaþma, dayanýþma, kiþisel kusurlarý örtme (Müslim,Birr, 58.) ve kardeþini küçük görmeme (Müslim,Birr, 32.)vardýr. Bu kardeþlikte, iliþkiyi kesme, birbirine sýrt çevirme, kin tutma, hased etme, küs durma yoktur.(Müslim, Birr, 24.) Bu kardeþlikte, suizan, tecessüs ve gýybet yoktur.(Hucurât,49/12.) Velhasýl bu kardeþlikte, “iman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de (tam) iman etmiþ olmazsýnýz” buyuran ve sevginin formülü olarak da selamýn yayýlmasýný tavsiye eden (Müslim, Ýman, 93.) Allah Rasûlü’nün mührü vardýr. Ýþte bu bilinçte olan mü’min, “ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiþ kardeþlerimizi baðýþla. Mü’minlere karþý kalbimizde bir kin býrakma. Ey rabbimiz, þüphesiz sen çok þefkatli, çok merhametlisin.”(Haþr, 59/10.) duasýný bize öðreten Cenab-ý Hakk’ýn beyanýna uygun olarak, hiçbir hesap yapmadan gönlünü bütün mü’min kardeþlerine açabildiði zaman, Allah için karþýlýksýz sevmenin ne olduðunu idrak edecektir.
|